21 Ocak 2014 Salı

Ağlıyor

Yağmurluğum ağlıyor. Önemsemiyor misyonunu. Yankılanıyor öfke, tüm sokak boyunca. Duyamıyorlar, kulaklarını hırsla kapatanlar. Kulakların duyup duyabileceği en görkemli orkestra bu oysa ki...

Önce uvertür... Gök gürlüyor işte! Aynı 1812'de olduğu gibi. Kıskanmalısın; Çaykovski! Bulutlar senden daha başarılı. Beton ve damlalar ritimlerini yakaladılar bile. Sürekli bağıran ruhum üstleniyor gecenin solistliğini. Ay ışığı keyifle kabulleniyor spot ışığı rolünü.

Bana Tanrı yaşındaymış gibi gelen çınara karşı kaldırıyorum kadehimi. Sevişeyim fikrinin karanlık tınısıyla, anlatsın bana kudretli görgülerini.

Yağmurluğum ağlıyor! Böcekler kendilerine has doğa banyosunun ardından sevinçle duyargalarını kıpırdatıyorlar. Zaman prangasından mahrum olan her ruh özgür. Görüyorum. Gözlerle değil, tabii. Yağmur gösteriyor bana.

Tüm bunlar olurken Esad hala çok kızgın, dördüncü bölgedeki at yine yolun ortasına sıçtı; prizmatik sinekler mutluluktan ölüyormuşcasına bokun etrafında dans ediyorlar, üçlünün ortasındaki çok kibirli. Kızgın, ama neye? Neden?

Düşünüyor Tanrı.

Hayatımın altını kırmızı kalemle çizemem ki. Çok fazla şey bekliyorsunuz. Zaman prangası bileklerimden yakaladı beni.

Çaykovski! Baksana, Tanrı düşünüyor.

Tanrı planlıyor, Çaykovski. Ölümün güzelliğiyle yıkanmış, kanlı gülümsemesini tahtalara armağan eden; güzel parmaklı Çaykovski...

Ulu çınarın hatrına kaldırdığım kadehim midemin derinliklerine doğru giderken,

dolunayın üzerine gölge düşmüş,

yahudiler Babil'den sürülmüş,

ilk hidrojen bombası gökyüzünü delmişti...










16 Ocak 2014 Perşembe

Tatlı soğuk

Karanlık bir yol bu. Aşk gibi. En büyük düşmanım kadar tatlı ve soğuktun sen. Çin mutfağına ait bir sos gibi.

Tatlı soğuk. Kararıyor hava, görüyor musun griyi? Didindim, duruldum... Sakladım, sakladım ki yenilmeyeyim. Yenilmekten çok korkuyorum, biliyorsunuz. Yenilgiyi realizmle seviştirdim, kırma hayvanlar para etmiyor ya hani, bu da etmedi...


Al kırmızımı. Al kanımı. Dökmelisin belki de, hissetmelisin senfoniyi.


'O kadın.'


Yıkılamam. Yıkılmak hiç seksi değil. Seninleyim belki de. Görüyorum yalanınızı, tasarım hatası var. Tasarım.


Ruhtan bahsetmiştim aşağıda. Çok aşağıda. Tanrı ve ruh. Büyük hata.


Bedenleriniz, bedenlerimiz, bedenim... 'Ruh'u taşıyamıyorlar. Taşıyamazlar. Potansiyeli törpülemek zorundasın.


Yeni kesmiş sakalını, yeni sürmüş rujunu. Ufak rolleri de anlamlı kılmak gerek. Ufak roller, büyük rollerin habercisidir çünkü. Ufak rollerle ölmek mi? Tabii ki.


Konuşuyorum kendimle. 'Şarkı' dedim, şarkı. Şarkım. Bir keman ezgisi, o çok sevgili parmaklardan dökülen bir ezgi. Nota mı? Aşağıya! Nota yok.


Bu sefer keskinlik de yok. Kalp var. En kırmızısından. En hislisinden.


En...


En kirlisinden.