25 Eylül 2015 Cuma

Maskeli Balo

Hepimiz

balodayız.

Maskeli bir baloda.

Bir ruh gibi salınıyorum ihtişamlı salonda. Maskelerin ardındaki gözleri hissediyorum. Kokular karışıyor, algılarım patlıyor. Ağlıyorum, gamzelerim camın buğusundan göz kırpıyor. 

Ağlıyorum!

Neden ağlıyorken,

gülümsüyorum?

Kusuyorum suretlere. Salon çok kalabalık. Maskeler hareket ediyor. Bi' kaç latince kelime beynimde çınlıyor. Parmaklarım dudaklarımda, çekip çıkarmak istiyorum. Salındıkça salonun gölgelerinin arasından, daha da hissediyorum maskenin demirini.

''Kendinize gelin!''

Haykırıyorum; Jocelyn Pook'un akustiğinin gezdiği salona. 

''Kurtulun bundan, kurtulun bundan, kurtulun bundan!''

Kırmızı gözyaşları süzülüyor maskelerden. 

Kaldırıyorum kafamı Kozmos'a. Dizlerimin üzerinden haykırıyorum geçmişime:

''Azad et beni.

Az-ad et.''

28 Haziran 2015 Pazar

Pis

Kafamı pisliğe daldırmadan rahat edemiyorum.

Selam, geri geldim. Bekleyenler varmış. Komik.

Atların kafalarına yemlik geçirilir ya hani, aynı hesap. Aynı. Yemlikteki gibi pisliğe bulanmalı kafam. 

Herkes yorgun. Bu tamamen seninle alakalı. Yeterince anlatmadık mı birbirimize? Kimse dinlemiyor ki zaten. Eski alegorileri canlandırmaktan başka yaptığımız bi' şey yok.

Geceler boyu tutundum sana. Duymayı geç, duymayı atladık. Titremeni bekledim. 

Çok acıtıcıydı, emin ol.

Sana seslendim, çağırdım, parmaklarımı kırıp öfkemi gökyüzüne haykırdım. Arzumu boğdum, 'aşk'ın dizlerini parçaladım ki bir daha kalkamasın. 

Öyle çirkinim ki, aynaya bakmaya korkuyorum..

..kendime aşık olurum diye.

Başımdaki delikten açık bir şekilde ölümü görüyorum. Birileri yağmurdan bahsediyor. 

Ellerinle dünyayı sallayabiliyor musun? Ya da ne bileyim, toprağa tecavüz edebiliyor musun? 

Hala isimleri ezberliyor musun?

Adına yazılmış şarkılar var mı? Medyayı bombalıyor musun?

Hadi hepsini geçtim, madem önemsemiyorsun; isimleri neden ezberliyorsun?

Mükkemmel bir sabah ya da gece. O kadar iğrenç ki, arınma sürecim hızlanıyor.

Sonra bir gün gelir, tüm kumsallar seni yıkar ve sen arınırsın. 

Hayat.

Şaka.

Hep söylüyorum; zaman algısını verdiğin an insanı prangaya vurmuş olursun. Yetmiş yıl ya da on dakika. Fark etmez. 

Tanrı hepimizin üzerine sıçtı işte.