6 Temmuz 2016 Çarşamba

Çakıltaşı ve Adem



''Yani diyorsun ki; tüm bunların sonsuz bir sonu var ve şu an bir patlıcan gibi parlıyorum. Öyle mi?''

İki kelimeden oluşan sorular sormak kendisini vasıfsız hissettiriyordu. Bu sorular genellikle onaylanmak maksadıyla sorulurlardı. İçlerinde gizli bir ciddiye alınma kaygısı sezilirdi ve buna dikkat etmesi gerekirdi.


''Tam olarak öyle, Turuncu. Sonsuz son üzerine düşünebiliyor olmanı görmek ağzımı sulandırıyor! Bu, belki de en elzem dürtün olmalı. Sakın unutma. Eğer senden ismini çalarsam kendini çıplak hissedersin. Turuncu ya da Ayşe olmadığını düşün. İnsanların(?) sana 'özel' bir hitap bulamamaları senin karanlık kabusun. Oysa ki benim aydınlık cennetim. Bu cümlelerimden Beyaz'ı övdüğümü düşünme sakın! Karanlık da pek ala 'aydınlık' olabilir, sevgili oğlum.''

Turuncu sakallarını okşadı. İki kelimelik soru kendisini Siyah'ın önünde şapşal bir pozisyona sokmuştu. Ama şimdi de Siyah kırmıştı bardağı. Beyaz'ı kıskanıyordu. Tüm bu umursamaz ve sonsuz son sohbetleri artık nahoş bir hava almıştı.

''Seni anlamayı seçmek bana cazip gelmiyor. Ben Turuncu'yum ve hep Turuncu oldum. Yok olamam, ben bir siyah mamba değilim. Kapiş? Senin bile kavrayamadığın bir bilince sahibim. Tüm bunları göz ardı edemezsin.''

Sadece şeklini beğendiği için cebine attığı ufak taşı hızlıca eline alıp Siyah'a doğru kaldırdı:

''Beni bu taştan ayıran şeyler var, sevgilim. Ben düşünebiliyorum. Ve tahmin et, sırf bunu yapabiliyor olmak bana ne kazandırıyor?''

Yapmacık bir gülümsemeyi yüzüne yerleştirdikten hemen sonra, elindeki taşı açık camdan dışarıya doğru fırlattı. Gözlerini Siyah'ın gözlerine dikti ve iki elini yana doğru açtı. Turuncu'yu dikkatle izleyen Siyah, bıyık altından kıkırdamaya başlamıştı.

Turuncu'nun beklediği tepki bu değildi.

Siyah kendini açıklamaya hazırlanırken, saatlerdir camdan dışarıdaki yağmuru izleyen Yeşil; atik ama narin bir şekilde araya girdi:

''Çakıltaşı. Zavallı çakıltaşı. Mimari, heykeltraşlık, mozaik ve mücevhercilik onunla hiç ilgilenmemiş. Gezegenin başlangıcından, belki de başka bir yıldızdan gelmiş. Uzayın burgularını üzerinde taşır, sanki felaket düşünün lekeleri gibi...''

Siyah, rahatsız edici kıkırdamasını daha da gürültülü hale getirerek mastürbasyon yapmaya başlamıştı. Siyah için Yeşil'in cümleleri her zaman mistik ve açıklayıcı olmuştu.

''…insandan evveldir. Ve insan, ne sanatına ne de sanayisine onu dahil etmemiştir. Yaşamın avam, sefih ya da tarihi süreçlerinde insanoğlu onu üretmemiştir. Çakıltaşı, kendine has anılardan başka bir şeyi idame ettirmemektedir.''

Yeşil çok ciddiydi. Sözlerini bitirdikten sonra ayağa kalktı ve büyük bir hızla mastürbasyon yapan, kıkırdamaların içinde boğulan Siyah'ın yanından odanın karanlığına süzüldü. 


Turuncu için konuşacak bir şey kalmamıştı.